Ekonomik büyümenin ekosisteme zarar verdiği anlaşıldığı andan itibaren toplumlar sürdürülebilir kalkınmadan bahseder oldu. Ancak alınan önlemler elbette büyümeyi yavaşlatacak türden değil. Sektörler tüm hızıyla gelişmeye devam ederken, ekosisteme bıraktıkları ayak izlerini yeşil önlemlerle silmeye çalışıyorlar. Ancak bilimsel araştırmalar gösteriyor ki tüm dünyada ekosisteme bırakılan yük bugün son bulsa da iklim değişikliğini geri döndürmek mümkün değil.
İnsanoğlunun tabiat üzerine bıraktığı izler bu kadar kalıcı. Dolayısıyla bireysel olarak üzerimize düşen, doğada ayak izi bırakmayacak bir yaşam hedeflemek. Bu da doğrudan, kaynakları nasıl kullandığımız, ne kadar tasarruflu olduğumuz ve tüketim tercihlerimizle alakalı. Bir toplumda tüketim hızı, doğanın kendini yenileyebilme kapasitesinin üzerine çıkıyorsa, tehlike çanları çalıyor demektir. Bugünkü tüketim alışkanlıklarımızla bu sınırları çoktan aştığımızın farkında olmalıyız.
Biz daha hızlı ve daha kontrolsüz tükettikçe, bize hizmet veren yerel yönetim ve sektörler tüketim hızımıza yetişecek politikalar ve ürünler üretiyorlar. Su kaynakları azaldığı zaman içinde yaşadığınız belediye bir şekilde bu açığı kapatmanın yolunu buluyor. Veya daha konforlu ve pratik bir yaşam talebimiz için endüstri yepyeni seçenekler sunuyor. Fakat bunu yaparken doğaya bedel ödetiyor. Çevre konusunda bu tüketici yaklaşımdan vazgeçmek vatandaş olarak bizim vazifemiz. Konfor ve pratikliği önceleyen, her ihtiyacını her şartta bolluk içinde karşılamak isteyen, yerli değil ithal ürünlere merak duyan yaşam şekli ile çevre bilincini kazanmak ve doğayı korumak mümkün görünmüyor.
Doğaya karşı duyarlılık, insanı sade ve mütevazi bir yaşam şekline mecbur bırakıyor. Daha az tüketme bilinci ile eşyaları uzun süreli kullanmak, kullanılmaz hale gelmeden sahip olduklarımızdan vazgeçmemek, yerli hatta bölgesel ürünler tercih etmek, suyu israf etmemek, elektrik kullanımını kısıtlamak, çöp üretimini azaltmak, tek kullanımlık ürünleri hayatımızdan çıkarmak, çevreye zarar veren kimyasal deterjan ve kozmetiklerden uzak durmak, plastik ambalajlı ürünler tüketmemek, hazır almak yerine kendimiz üretmek bu yaşam şeklinin içinde barındırdığı temel prensipler. Bu prensiplere baktığınızda doğaya duyduğunuz saygının, ekonomik tasarruf ve sağlıklı bir hayat gibi geri dönüşümleri olduğunu fark edeceksiniz. Çünkü tabiat, siz ona ne sunarsanız, arttırarak size geri döndürüyor.